NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
39 - (2763) حدثنا
قتيبة بن سعيد
وأبو كامل،
فضيل بن حسين الجحدري.
كلاهما عن
يزيد بن زريع
(واللفظ لأبي
كامل). حدثنا
يزيد. حدثنا
التيمي عن أبي
عثمان، عن
عبدالله بن
مسعود؛
أن
رجلا أصاب من
امرأة قبلة.
فأتى النبي
صلى الله عليه
وسلم فذكر ذلك
له. قال فنزلت:
{أقم الصلاة
طرفي النهار
وزلفى من
الليل، إن
الحسنات
يذهبن
السيئات ذلك
ذكرى
للذاكرين} [11
/هود /114]. قال
فقال الرجل:
ألي هذه؟ يا
رسول الله!
قال "لمن عمل
بها من أمتي".
[ش
(وزلفى من
الليل) هي
ساعاته. ويدخل
في صلاة طرفي
النهار،
الصبح والظهر
والعصر. وفي
زلفى من الليل،
المغرب
والعشاء].
{39}
Bize Kuteybe b. Saîd ile
Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyn El-Cahderî, ikisi birden Yezid b. Zürey'den rivayet
ettiler. Lâfız Ebû Kâmil'indir. (Dediki); Bize Yezid rivayet etti. (Dediki):
Bize Teymî, Ebû Osman'dan, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivayet ettiki:
Bir adam bir kadından
öpücük almış. Müteakiben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek bunu
kendisine anlatmış. Bunun üzerine :
«Namazı gündüzün iki
tarafında ve gecenin bazı saatlerinde dosdoğru kıl! Şüphesiz ki, iyilikler
kötülükleri giderir. Bu hatırlayanlara bir hatırlatmadır.» [Hud 114] âyet-i kerîmesi inmiş. Adam :
— Bu bana mı mahsus yâ
Resûlallah! diye sormuş.
«Ümmetimden onunla amel
edenlere!» buyurmuşlar.
40 - (2763) حدثنا
محمد بن
عبدالأعلى.
حدثنا
المعتمر عن أبيه.
حدثنا أبو
عثمان عن ابن
مسعود؛
أن
رجلا أتى
النبي صلى
الله عليه
وسلم. فذكر أنه
أصاب من
امرأة، إما
قبلة، أو مسا
بيد، أو شيئا.
كأنه يسأل عن
كفارتها. قال
فأنزل الله عز
وجل. ثم ذكر
بمثل حديث
يزيد.
{40}
Bize Muhammed b.
Abdi'I-A'lâ rivayet etti. (Dediki): Bize Mu'temir, babasından rivayet etti.
(Demişki): Bize Ebû Osman İbni Mes'ud'dan rivayet ettiki:
Bir adam Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek, kendisinin bir kadına ya öpmek, ya elle
dokunmak veya başka bir şeyle İsabet ettiğini söylemiş. Galiba bunun
keffaretini soruyormuş. İbni Mes'ud demiş ki: Bunun üzerine Allah (Azze ve
Celle) şu âyeti indirdi...
Sonra Yezid'in hadîsi
gibi anlatmıştır.
41 - (2763) حدثنا
عثمان بن أبي
شيبة. حدثنا
جرير عن سليمان
التيمي، بهذا
الإسناد. قال:
أصاب
رجل من امرأة
شيئا دون
الفاحشة. فأتى
عمر بن الخطاب
فعظم عليه. ثم
أتى أبا بكر
فعظم عليه. ثم
أتى النبي صلى
الله عليه
وسلم. فذكر
بمثل حديث
يزيد والمعتمر.
[ش
(دون الفاحشة)
أي دون الزنى
في الفرج].
{41}
Bize Osman b. Ebî Şeybe
rivayet etti. (Dediki): Bize Cerir, Süleyman Et-Teymî'den bu isnadla rivayet
etti. (Dediki):
Bir adam bir kadına
zinadan başka bir şeyle temasda bulundu. Arkacığından Ömer İbni Hattab'a geldi.
O bunu ona büyülttü. Sonra Ebû Bekr'e geldi. O da bunu ona büyülttü. Sonra Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e geldi... Ve râvi Yezîd'Ie Mu'temir'in hadîsi
gibi anlatmıştır.
42 - (2763) حدثنا
يحيى بن يحيى
وقتيبة بن
سعيد وأبو بكر
بن أبي شيبة -
واللفظ ليحيى
- (قال يحيى:
أخبرنا. وقال
الآخران:
حدثنا) أبو
الأحوص عن
سماك، عن إبراهيم،
عن علقمة
والأسود، عن
عبدالله قال:
جاء
رجل إلى النبي
صلى الله عليه
وسلم فقال: يا
رسول الله! إني
عالجت امرأة
في أقصى
المدينة. وإني
أصبت منها ما
دون أن أمسها.
فأنا هذا.
فاقض في ما
شئت. فقال له
عمر: لقد سترك
الله، لو سترت
نفسك. قال فلم
يرد النبي صلى
الله عليه
وسلم شيئا.
فقام الرجل
فانطلق.
فأتبعه النبي
صلى الله عليه
وسلم رجلا
دعاه، وتلا
عليه هذه الآية:
{أقم الصلاة
طرفي النهار
وزلفى من
الليل إن
الحسنات
يذهبن
السيئات ذلك
ذكرى للذاكرين}
[11 /هود /114]. فقال
رجل من القوم:
يا نبي الله!
هذا له خاصة؟
قال "بل للناس
كافة".
[ش
(إني عالجت
امرأة) معنى
عالجها أي
تناولها
واستمتع بها.
(دون أن أمسها)
المراد بالمس
الجماع.
ومعناه:
استمتعت بها،
بالقبلة
والمعانقة
وغيرهما، من
جميع أنواع
الاستمتاع،
إلا الجماع.
(بل للناس
كافة) هكذا
تستعمل كافة
حالا. أي كلهم.
ولا يضاف
فيقال كافة
الناس، ولا الكافة،
بالألف
واللام. وهو
معدود في تصحيف
العوام ومن
أشبههم].
{42}
Bize Yahya b. Yahya ile
Kuteybe b. Saîd ve Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır.
(Yahya: Ahberanâ; ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar, dediler ki):
Bize Ebû'l-Ahvas, Simâk'den, o da İbrahim'den, o da Alkame ile Esved'den, onlar
da Abdullah'dan naklen rivayet etti. Abdullah şöyle demiş:
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'e bir adam gelerek:
— Ben Medine'nin kenarında bir kadını elledim.
Ama ona cima etmeksizin dokundum. İşte ben buyum. Benim hakkımda dilediğini
hüküm buyur! dedi. Bunun üzerine Ömer ona :
— Sen kendini örtbas etmiş olsan, Allah
muhakkak seni örtbas ederdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir şey
söylemedi. Ve adam kalkıp gitti. Derken
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) arkasından bir adam göndererek onu çağırdı
ve kendisine şu âyeti okudu:
«Namazı gündüzün iki
tarafında ve gecenin bazı saatlerinde dosdoğru kıl! Şüphesiz ki iyilikler
kötülükleri giderir. Bu hatırlayanlara bir hatırlatmadır.» [Hud 114] Bunun
üzerine cemaattan bir adam:
«— Yâ Nebiyyallah! Bu
ona mı mahsus? diye sordu. Resülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Bilâkis bütün
insanlara.» cevâbını verdi.
43 - (2763) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
أبو النعمان،
الحكم بن
عبدالله
العجلي. حدثنا
شعبة عن سماك
بن حرب. قال:
سمعت إبراهيم
يحدث عن خاله
الأسود، عن
عبدالله،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم بمعنى
حديث أبي الأحوص.
وقال في
حديثه: فقال
معاذ: يا رسول
الله! هذا
لهذا خاصة، أو
لنا عامة؟ قال
"بل لكم عامة".
{43}
Bize Muhammed b. Müsennâ
rivayet etti. (Dediki): Ebû'n-Nu'man Hakem b. Abdillah El İclî rivayet etti.
(Dediki): Bize Şu'be, Simâk b. Harb'den rivayet etti. (Demişki): Ben İbrahim'i
dayısı Esved'den, o da Abdullah'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
den naklen Ebû'l-Ahvas'ın hadîsi mânâsında rivayet ederken dinledim. O
hadîsinde şunu da söyledi:
«Muaz: Yâ Resûlallah! Bu
(hüküm) yalnız buna mı mahsus, yoksa hepimize umumî mi? dedi. «Bilâkis hepinize
umûmîdir!» buyurdular.
İzah:
Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu
Mevakîtü's-Salat» ve «Kitâbu't-Tefsir-'de; Tirmizî ile Nesâî
«Kitâbu't-Tefsir'de; ibnû Mace Kîtâbu's-Salat»'da muhtelif râvîlerden tahric
etmişlerdir!.
Resûluîlah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e gelen zât Ebû'l-Yüsr'dur. Bazıları onun Amr b. Aziyye,
diğer bazıları ensardan îbni Muattip olduğunu, bir takımları ensardan Ebû
Mukbil Âmir b. Kays, daha başkaları Nebhan Et-Temmâr olduğunu söylemişlerdir.
Altıncı bir kavi olmak üzere Kurtubî tefsirinde onun Abhâd isminde biri
olduğunu söylemiştir. Bu kavillerin en doğrusu Ebû'l-Yûsr olmasıdır. Âyet-i
kerîme onun hakkında inmiştir. Bu âyette iyiliklerin kötülüklere keffâret
olacağı açıkça bildirilmektedir. Yalnız hasenattan ne kastedildiği hususunda
ihtilâf vardır. Sa'lebî ekser, müfessirine göre bundan murad; beş vakit namaz
olduğunu söylemiş. îbni Cerir ile diğer bazı zevat da bu kavli
benimsemişlerdir. Mücâhid'e göre hasenatdan murad:
Allah'ı tenzih ederim,
hamd Allah'a mahsustur. Allah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden
büyüktür... tesbihini okumaktır. Hasenattan mutlak surette işlenen her hayr
kastedilmiş olması da ihtimal dahilindedir.
Gündüzün iki
tarafındaki namazlar sabah, öğle, ikindi; gecenin saat larmdaki namazlar da:
akşam ve yatsı namazlarıdır.